admin tarafından yazılmış tüm yazılar

Zigetvar Kalesi

Fethedildiği tarihten 10 yıl önce, 1556’da kuşatılmış fakat alınamamış ve 10 bin şehidin acısını kaldıramayan komutan Ali Paşa’nın da üzüntüden ölümüne sebep olmuş uğursuz kale. Son kuşatmada, Osmanlı’nın büyük askeri üstünlüğüne ve üç büyük taaruzuna karşın 33 gün alınamayan kale ve direniş Kanuniyi oldukça sarsmıştır. Kanuni bu üzüntüsünü bir hatt-ı humayun ile bildirmiştir. Kanuni’nin vefat etmeden önce söylediği son sözler de üzüntüsünü anlatıyor: “Bu ocağı yanacak dahi alunmadu mu? Bu kal’a benüm yüreğüm yakmışdur. Dilerüm Hak’dan ateşlere yana”. Macarlar kaleyi savunan Zrinyi’yi kahraman olarak anarlar. Kalenin içinde, fetihten hemen sonra Kanuni namına yapılan bir cami ve onun yanında 19. yüzyılda yapılmış konak vardır. Günümüzde bu cami ve konak müze olarak kullanılmakta.

Gül Baba Türbesi

Gül Baba Türbesinin giriş kapısındaki plakette, Gül Baba hakkında şunlar yazılıdır:
“Gül Baba 15.yüzyıl sonlarıyla 16.yüzyıl başlarında yaşamış şair bir Bektaşi dervişidir. Doğum tarihi bilinmiyor. Asıl adı Cafer’dir. Külahında daima bir gül taşıdığı için „Gül Baba, Gül Dede“ lakabıyla tanınmıştır. Evliya Çelebiye göre Merzifonlu, yeni belgelere göre de Isparta ili Uluborlu ilçesinin ilegüp köyündendir. 1531 yılında Kanuni Sultan Süleyman`in daveti üzerine Budin`e gönderilmiş, bir tekke kurmuş, Bektaşi hoşgörüsü ile kısa zamanda Buda (Budin) halkının sevgilisi haline gelmiştir.1541 yılında 1 Eylül günü Budin savaşında şehit düşmüştür. 2 Eylül 1541 günü Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin kıldırdığı cenaze namazına Kanuni Sultan Süleyman da katılmış, Budapeşte’de bugün türbesinin bulunduğu yere gömülmüştür. Türbenin bulunduğu tepeye “Gül tepe – Rozsadomb” adı verilmiş, yanında Gül Baba Bektaşi Tekkesi yaptırılmıştır. Bu tekke, 1686 yılında yıkılmıştır.

Gül Baba’nın sekizgen türbesi, 1543–1548 yılları arasında, Budin Beylerbeyi Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış, bir süre Şapel olarak kullanılmıştır. Sultan Abdülaziz 1867 yılındaki ziyaretinden sonra 1885’te türbeye dönüştürülerek mimar Lajos Grill tarafından onarılmıştır.1916’da Macar Prof. I.Müller tarafından restore edilmiştir. 2.Dünya Savaşı’nda ağır hasara uğrayan türbe 1963’te Macar Hükümeti tarafından eski durumuna getirilmiştir. 1997 yılında Türk-Macar Hükümetlerinin işbirliğiyle Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nce ilk yapıldığı güzellikte restorasyonu tamamlanmıştır.
Misali mahlasıyla şiirler yazan Gül Baba’nın eserleriyle ilgili Miftahü`l-Gayb ve Güldeste adlı yazma eserler bulunmaktadır. Danimarkalı Andersen ve Macar besteci J.Huszka, Gül Baba’dan ilham alarak edebiyat ve müzik eserleri yazmışlardır. Türkler kadar Macarlar tarafından da ziyaret edilen türbe, Orta Avrupa´da fonksiyonunu yitirmeden türbe olarak kalan önemli bir Türk eseridir.

Macaristan’da Osmanlı İzleri

pecsOsmanlı  ve Balkanlar deyince aklımza ilk önce Saraybosna ve yakınlarındaki şehirler geliyor. Balkanların az ötesindeki Macaristan’ı es geçiyoruz. Zigetvar, Estergon, Eğri, Kanije kaleleri ülkenin sınırları içinde. Mohaç Savaşı burada yapıldı. Kanuni Sultan Süleyman’ın iç organları Zigetvar’da gömülü. Gülbaba Türbesi, Gazi Kasım Paşa Camii, Yakovalı Hasan Paşa Camii, Galiçya Cephesi şehitliği ve daha niceleri… Macaristan’da görülmeye değer pek çok ata yadigârı var.

Haberin tamamı için tıklayınız.

Macar, benim İbrahim’im

Macar Tefrika-i Müteferrika romanıyla matbaayı ülkemize getiren İbrahim Müteferrika’nın hayatını anlatan yazar Solmaz Kamuran “On yıldır aynı adamı düşünürsen ne olur? Biraz sen o adam olursun, biraz da o adam sen. Neticede bu benim İbrahim’im ve ben onu seviyorum” diyor

Zeyrekhane’de bir öğlen sonrası buluşuyoruz Solmaz Kamuran’la. Şöyle İstanbul’a doğru, bu topraklarda yıllar önce yaşamış Macar asıllı İbrahim Müteferrika’yı ve Macar Tefrika-i Müteferrika kitabını konuşalım diyoruz. Kitapta kurguyla gerçeği son derece güzel harmanlayan yazar, bize bugüne dek Müteferrika hakkında bilmediklerimizi anlatıyor. Sufizmle ünitaryenliği birleştirmesini, ne kadar içine kapanık ve gizemli bir adam olduğunu ve yayıncılık anlamında ne derece önemli bir yerde durduğunu. Bu röportajdan sonra kitabı okumayanlar hiç vakit kaybetmeden harekete geçsinler derim ben. İyi okumalar!

Macar & Tefrika-i Müteferrika okuyucuyla buluştu. Peki nerden aklınıza geldi İbrahim Müteferrika’yı anlatmak?

En başında kendi merakım var tabi. Bu merak da Kiraze’yi yazarken oluştu. Bundan on sene evvel. Orada da Yahudi matbaacılar vardır. Neden bir insan matbaacı, kitapçı olur? Buradan yola çıktım. Nihayetinde bu adamın bir sürü başka özelliği de var. Beni çeken özelliği diğer insanlardan farklı olarak kendi bilgisini paylaşmak istemesi oldu. Gizemli bir adam, hakkında pek bir şey bilinmiyor. Kendi merakımı yenmek için araştırmaya başladım ortaya kitap çıktı. On yıldır aynı adamı düşünürsen ne olur? Biraz sen o adam olursun, biraz da o adam sen.

Matbaayı ülkemize getiren İbrahim Müteferrika’yla ilgili çok fazla bilgi yok. Araştırmalarda zorluk yaşadınız mı?

Evet çok zordu. Pek bir şey bulamadım. Nedense pek az kişi ilgilenmiş İbrahim Müteferrika’yla. Hayret verici bir durum bu. Ne kadar ilgisiz bir toplumuz biz. Modern matbaayı getiren adamı hiç mi merak etmediniz? Bugün popüler tarih denilen olayı yapmak istemiş oysa ki. Herkesin okuyabileceği kitaplar basmış. Ben bu kitabı yazdıktan sonra da Müteferrika’nın çok merak edildiğini düşünmüyorum.

Terekesinin açıklanması size fayda sağlamıştır. Ne kalmış Müteferrika’dan geriye?

Bir at, iki tane yakası kürklü kıyafet… Zaten kürkçüye bile küçük bir borcu varmış adamcağızın. Dışişlerinde çalıştığı için oraya buraya gidiyor. Çok iyi bir diplomattı aynı zamanda. Varlıklı bir adam görmüyorsun, geriye ancak bastığı kitapları bırakmış servet olarak. Evinde eski Osmanlıca kitaplar var, Batıda basılan eserler var o kadar.

Hazırlık süreci nasıldı, nerelere gittiniz?

İbrahim Müteferrika’nın topraklarına gittim. Eğitim aldığı ve halen ayakta olan ilkokulu gördüm. Arşivler taranmış ama İbrahim Müteferrika’yla ilgili orada da bilgi yok. Gizemli bir adam olmuş. Kendini de ortaya koymamış. Macaristan ve Transilvanya’da herkes tanıyor onu. Ama orada da yaptığım araştırmalarda burada bilinenden daha fazla bir şeyle karşılaşmadım. Aslında bütün kaynakların taranması gerekiyor. Eminim ki Osmanlı arşivlerinde kayıtlar vardır.

EN İYİ OYUNCAKLARIM KİTAPLARIMDIR

Gerçekle, hayali harmanlamak zor oldu mu?

O kurgu beni çok yordu, epey bir düşündüm üzedrinde. Bir hafta, iki ay değil… Yıllarca düşünülmüş bir şey bu. Bütün okuyacaklarımı okudum ama kurgu çok önemliydi. Bir kere biyografi değil, roman. Hayali yazarken gerçekçi olmak zorundasın. Eğer elinde malzeme yoksa o zaman öyle bir kurgu yapacaksın ki roman olduğunu okuyucu hissedecek. İbrahim Müteferrika’nın hayatı gibi gizemli kılarak, roman olduğunu unutturmadan, semboller koyarak, hatta zaman zaman gerçekle hayalin ayrıştırmasını okura bırakarak yazdım.

Kitap yazıldı, bitti. Bu süreçen sonra İbrahim Müteferrika nasıl bir adamdı?

Çok derin bir hayranlık ve saygı uyandırdı bende. Mevlevi olması ilgimi çekti. Neticede bu benim İbrahim’im ve ben onu seviyorum. Anlatmaya çalıştığım insanı kamil o. İnsanların yaklaşımlarından gördüğüm İbrahim Müteferrika matbaacı biri. Hal bu ki büyük bir entelektüel. Kendi ışığını yansıtmaya çalışan bir adam. Eğer Osmanlı toprağına gelmeyip de, Macaristan’da kalsaydı bugün başka bir isimle insanlık tarihine artı kazandırmış bir insan olarak bilecektik onu. Belki bir yazar, belki de tarihçi olacaktı.

Müteferrika’nın sufizm ve ünitaryenliği buluşturduğunu söylüyorsunuz. Nasıl yapıyor bunu?

Sufizm ve ünitaryenlik arasında çok ortak nokta var zaten. Ünitaryenlerin kiliselerinin Katolik yada Protestan kiliselerle alakası yok. Ben oraya gittiğimde ‘Siz Hıristiyan mısınız’ diye sordum. Evet diyorlar. Kilisede bir tane haç, ikona, Meryem Ana, Hz. İsa yok. İnsan sevgisinin, saygısının yoğun olduğu bir inanç. Protestan, reformist hareketler, kalvinizm derken bunlardan çıkmış bir inanç. İnancın ortasına insanı koymuş. Mevlevilikle çok ortak yönleri var diyoruz ama aslına bakarsanız doğru birdir.

Macar’ın kapağında bir cim harfi var. Cim harfinin özel bir anlamı mı var?

Matbaa kurulurken kaybolan, sonra bulunan, yaklaşık 250 yıl sonra ortaya çıkan cim harfi. Bir küpe hikâyemiz var. Oraya bir harf seçmem gerekiyordu. Ben eski Türkçe bilmiyorum. Bu konuda bilenlere soruyordum: ‘Özde ve biçimde aşkı anlatacak harf hangisi?’ diye. Bir de cim harfi divan edebiyatında da önemlidir. Cim, candır, canandır.

Kitapta, Onella ile Hayyam, matbaanın Osmanlı topraklarına geç gelme sebebini bu topraklarda yaşayan insanların okumaktan ve yazmaktan hazzetmemeleri olarak açıklıyorlar. Çoğu geri kalmışlık muhafazakârların suçu olarak anlatılır ya.

Yok canım yarım yamalak bilgiler bunlar. Matbaayı dincilerin istememesi diye bir durum yok. Birkaç kişi karşı çıkmıştır, bugün de karşı çıkanlar var. Bir defa şeyhülislam ve padişah fetva veriyor. 90 bin hattat yürüdü diyorlar, Osmanlı’da o kadar esnaf yok.

Yazarlara yafta yapıştırılmasından hoşlanmıyorsunuz ama sanki daha çok tarih romanları yazıyorsunuz.

Ben yazarım, tarihçi değilim. Zevk için tarih okuyan biriyim. İlle de tarih romanı diye bir kısıtlamam yok. Benim için her kitap bir öğrenme. Kendi oyuncağım bu. Okur bunu benimle paylaştığı zaman da hoşuma gidiyor. Yazarken birilerine bir şeyler öğretmeliyim gibi kaygılar gütmüyorum.

EVİMİZİN BAŞROLÜNDE YAZI VAR

Eşiniz Çetin Altan ne kadar dahildi bu kitaba?

O iyi bir dinleyici. Kitabı ilk o okudu. Güzel bir paylaşım. Biz birlikte konuşurken birbirimizden besleniriz. Yazıya bir ömür adamış biri olarak kimsenin yazısına müdahale etmez. Bir evde kadınla erkek potansiyel savaş sebebidir. Ama önemli olan dayanışma içerisinde olmak. Didiştiğin zaman birbirinin kapasitesini düşürürsün çünkü. Yazarlığıma çok büyük bir katkısı olmuştur Çetin’in. Bizim evimizin başrolü yazıdır. Çetin’le rekabet içerisine girseydim, çok komik duruma düşerdim. Onun bilgisinden feyz almak daha akıllıcaydı.

RÖPORTAJ: AYSEL YAŞA – YENİŞAFAK

Updated: Jolie Children Start Expat School in Budapest

Updated: Jolie Children Start Expat School in Budapest

Just like other expat kids in Hungary, on Monday morning this week Shiloh, Pax and Maddox all attended class in Budapest. Unlike most expat children though the Jolie-Pitt kids had former-SAS bodyguards, as well as police and paparazzi, around them at the start of school. Some local mothers were apparently disappointed that Angelina didn’t bother taking the kids to school herself, Brad wasn’t there either as he was working in the US – all of which sounds like quite a few expat family situations. Read on for more about: ‘Jolie’s Hungarian Neighbourhood’, ‘American, British, French, or Hungarian Homework?’, ‘International Jolie Children’, ‘Angelina Adopts Dog in Budapest’, ‘Her Balkan Love Film’, and ‘Jolie Helps Bosnian Refugees Home’.

While Brad was away filming a base-ball flick called Moneyball, his son was apparently playing American football at his new school in Hungary. His fellow students in Budapest are reported as saying he is “kind and courteous”, which seems like good PR for a kid his age.

While there was a crowd of people curious enough to see them arrive at school here, some local folks may not be pleased with the new kids on the block. UsMagazine.com reported that,

“Parents and teachers have been ordered to sign security agreements stating that they won’t chat to the press. If they disobey, they may be subject to a fine; if the contact with the media continues, their child could even be suspended from the school until further notice.”

Jolie Hungarian Neighbourhood

While local and international tabloids cover this celebrity story in minute detail every day (like digging around for the school lunch menu and sensationally reporting Jolie kids were offered Gypsy Style Pork on Monday), in Budapest’s 2nd district some of her neighbours are apparently unaware the highest paid actress in the world living on their street.

When some of her Hungarian neighbours were asked for their opinion about the Hollywood star living near them a few said they hadn’t even heard of her, or Brad Pitt come to that. Others apparently criticised the choice of street for her rented home, just click here to have look at our gallery of photos of her new villa.

American, British, French, or Hungarian Homework?

We know the location of her luxurious rental villa, and it’s just a few minutes drive from The British International School in Budapest. However talk in the expat community says that French is the language of instruction for the older kids, with the youngsters attending an up-market kindergarten also in Buda.

Gossipcop.com answered the question whether the kids will have to learn Hungarian to do their homework? According to them, “Maddox, Pax, Zahara and Shiloh will be in an English-speaking school”, anyway its fairly sure the answer is ‘nem’ to homework in Hungarian.

People.com reported the older kids are at an “elite French-American school,” with the same source saying, “The school has kindergarten, too, where Zahara and Shiloh will attend.” The correct title is of course the Budapest French School, click here to see a few recent photos of that institution on Máriaremetei út which is totally separate from the American International School of Budapest.

International Jolie Children

While four of Angelina’s children have been seen living here in Budapest, Jolie-Pitt have six children in total: three of their kids are adopted and three are their biological children.

Angelina gave birth to her first child, Shiloh Nouvel, by a scheduled caesarean in Namibia. Two years later her natural daughter was joined by twins, a boy and a girl called Knox Leon and Vivienne Marcheline. Jolie again gave birth by caesarean section, this time at a hospital in France.

Angelina adopted Maddox Chivan in 2002 when he was seven months old. He was born in Cambodia and first lived in an orphanage in Battambang under the name Rath Vibol. Jolie next adopted a girl called Zahara Marley on 6 July 2005, who was born in January that year and was originally named Tena Adam at an orphanage in Ethiopia. Then in 2007 Angelina adopted a Vietnamese boy called Pax Thien, he was abandoned at birth at a local hospital and started his life in an orphanage in Ho Chi Minh City.

Angelina Adopts Budapest As Home

Here in Hungary, apparently Jolie just adopted a dog, hopefully to the delight of her children. According to a new book out Angelina says, “she is no fan of dogs”. Angelia fans and haters can read all about that at Examiner.com.

Go figure, as they say, we’re not going to go into detail about that since her new family member will not be going to school with other local expat kids, which is why this celeb story is relevant to us, and since she is now one of us settling into expat life in Budapest.

As most of us now know, Jolie is in Hungary as she is using Budapest a key location for her directorial debut about the war in Yugoslavia at the beginning of the 1990s. The Oscar-winning Changeling actress was apparently inspired to shoot the story after visiting refugee camps in Bosnia earlier this year.

Her Balkan Love Film

In a media statement issued through the UNHCR, the United Nations refugee agency, she said the film is a love story about a couple that meets on the eve of the war and how they are driven by those events.

Jolie stressed that the film will not carry any political messages. Although Angelina Jolie will be directing and producing the still-untitled film, it has been reported that she has no plans to star in the film.

Instead she’s seeking out as many local actors as possible, drawn from the different ethnic groups of the former Yugoslavia.

Angelina Helps Refugees Home

The last war in the former Yugoslavia left 100,000 people dead and 2.2 million refugees and displaced persons in Bosnia. One decade and a half later over 100,000 people are still displaced or unable to return to their homes.

Recently while in this region UNHCR Goodwill Ambassador Jolie meet with the Presidency of Bosnia and Herzegovina to discuss a number of issues, including the plight of the country’s displaced people. Also recently it was reported that Jolie bought a new mansion in Europe after shooting near that stately manor, which adds to her collection of multi-million dollar homes around the world.

Angelina Jolie might have more money than some underdeveloped countries, but she is supporting Bosnia and Herzegovina raise awareness about helping 117,000 refugees of the country’s civil war back to their own houses and local schools.

07.10.2010