T.C. Dış İşleri Bakanlığından Yurt Dışında Seyahat Duyurusu
Macaristan Cumhurbaşkanı Schmitt ile ortak basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Gül, gerçek bir Türk dostu olarak tanımladığı konuk cumhurbaşkanının ilk dünya şampiyonluğunu 1970’te eskrim dalında Ankara’da aldığını belirterek, Macaristan’dan dokuz yıl aradan sonra Cumhurbaşkanı düzeyinde gerçekleşen bu ziyaretin iki ülke ilişkilerini tüm alanlarda çok daha güçlendireceğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Gül, Macaristan Cumhurbaşkanı Schmitt ile ortak basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Gül, Macaristan Cumhurbaşkanı Schmitt’i ve beraberindeki heyeti Türkiye’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti.
TÜRKİYE İLE MACARİSTAN ARASINDAKİ DOSTANE İLİŞKİLER
Türkiye ile Macaristan arasındaki ilişkileri dostane olarak nitelendiren Cumhurbaşkanı Gül, iki ülke arasında tarihî ve kültürel birçok benzerlikler bulunduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Schmitt’in “gerçek bir Türk dostu” olduğu ve Türkiye ile ilgili anıları bulunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, konuk cumhurbaşkanının ilk dünya şampiyonluğunu 1970 yılında eskrim dalında Ankara’da aldığını aktardı.
“İKİ MİLYAR DOLARLIK TİCARET HACMİNİN DAHA DA ARTIRILMASI İÇİN POTANSİYEL MEVCUT”
Cumhurbaşkanı Gül, Macaristan’dan Türkiye’ye dokuz yıl aradan sonra Cumhurbaşkanı düzeyinde gerçekleşen bu ziyaretin iki ülke arasındaki tüm alanlardaki ilişkileri çok daha güçlendireceğini vurguladı. Gerçekleştirdikleri görüşmelerde bütün ilişkileri gözden geçirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Gül, iki milyar dolara yakın olan ticaret hacminin daha da artırılması için potansiyelin mevcut olduğunu gördüklerini ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, konuk cumhurbaşkanının İstanbul’da gerçekleştireceği iş konseyi toplantısında da bu potansiyelin görüleceğini bildirdi. Enerji konusunda da görüşmelerde bulunduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, Macaristan’ın Nabucco’ya ortak olduğunu hatırlatarak bu konuda da görüş alışverişinde bulundukların söyledi.
MACARİSTAN CUMHURBAŞKANINA, AB KONUSUNDA VERDİĞİ DESTEK İÇİN TEŞEKKÜR
Cumhurbaşkanı Gül, iki ülke arasında kültürel ve eğitimle ilgili konuları da ele aldıklarını bildirdi. Cumhurbaşkanı Schmitt’in yarın Kütahya’ya gideceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, Macar kahramanı Kral Koşut Layoş’un 19. yüzyılın ortalarında Kütahya’da kaldığı ve Abdülmecid Han tarafından himaye edildiğini, Kral Layoş’un, Kütahya’da bulunduğu süre içerisinde de Macaristan’ın ilk anayasasını hazırladığını söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, Avrupa Birliği ile ilgili konuları da görüşmelerde ele aldıklarını bildirdi ve Macaristan’ın yakın bir süre önce AB Dönem Başkanlığı yaptığını hatırlatarak, “Bu konuda Türkiye’nin görüşlerini geniş bir şekilde anlatma imkânı buldum. Sayın Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’ye gösterdiği samimi destekten büyük bir memnuniyet duydum” dedi.
CUMHURBAŞKANI SCHMİTT: “TÜRKİYE’NİN AB’YE TAM ÜYELİĞİNİ GÖNÜLDEN DESTEKLİYORUM”
Macaristan Cumhurbaşkanı Schmitt de yaptığı açıklamada, Türkiye’de meydana gelen depremden dolayı Macaristan halkının üzüntülerini dile getirdi. Karşılıklı olarak artan ticaret hacmi ve turist sayısının iki ülke arasındaki güven ve dostluğun göstergesi olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Schmitt, Macaristan’ın, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği yolundaki çabalarını her zaman olduğu gibi gönülden desteklediğini aktardı.
Macaristan Cumhurbaşkanı Pal Schmitt, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak ülkemize resmî bir ziyaret gerçekleştiriyor.
Çankaya Köşkü’nde düzenlenen resmî karşılama töreninin ardından Cumhurbaşkanı Gül, Cumhurbaşkanı Schmitt, Hayrünnisa Gül ve Katalin Makray Schmitt bir süre baş başa görüştü ve heyetlerarası toplantıya geçildi.
Görüşmelerde, ikili ilişkiler ile bölgesel ve uluslararası meseleler ele alınarak, ekonomi, ticaret ve karşılıklı yatırımlar alanında yeni iş birliği imkânları üzerinde duruldu.
Macaristan Cumhurbaşkanı Schmitt’in ziyareti, Macaristan’dan Türkiye’ye Cumhurbaşkanı seviyesinde dokuz yıl aradan sonra gerçekleştirilmesi bakımından ayrı bir önem taşıyor. Ülkemizden Macaristan’a bu düzeydeki son ziyaret ise beş yıl önce gerçekleştirilmişti.
Cumhurbaşkanı Gül, Macaristan Cumhurbaşkanı onuruna verdiği resmî akşam yemeğinde,Cumhurbaşkanı Schmitt’in Türkiye ve Türklere ne denli güçlü dostluk hisleri beslediğini çok iyi bildiğini söyleyerek, “Orta Asya bozkırlarına kadar uzanan bağlarımız, iki ülkenin dillerinde ve kültürlerinde kalıcı izler bırakmıştır. Bu bağlar, bugün de iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal iş birliğinin geliştirilmesi için sağlam bir zemin teşkil etmektedir” dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, Cumhurbaşkanı Pal Schmitt ve eşi Katalin Makray Schmitt’in onuruna Çankaya Köşkü’nde bir akşam yemeği verdi.
“TÜRKİYE VE MACARİSTAN ARASINDAKİ DOSTLUK BAĞLARININ DAHA DA PEKİŞECEĞİNE İNANIYORUM”
Cumhurbaşkanı Gül yemekte yaptığı konuşmada, Macaristan Cumhurbaşkanı ve heyetini Türkiye’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Sporculuk kariyerindeki ilk dünya şampiyonluğunu Ankara’da kazanmış biri olan Cumhurbaşkanı Schmitt’in, Türkiye ve Türklere ne denli güçlü dostluk hisleri beslediğini çok iyi bildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, “Böyle kıymetli bir Cumhurbaşkanının önderliğinde Türkiye ve Macaristan arasındaki dostluk ve müttefiklik bağlarının daha da pekişeceğine tüm kalbimle inanıyorum” dedi.
“TÜRKLER VE MACARLAR TARİH BOYUNCA BİRBİRİNE DESTEK OLDU”
Türklerin ve Macarların, millî kurtuluş mücadelelerinde ve yeni devlet kurma çabalarında hep birbirlerine destek olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Macaristan Parlamentosu’nun 1922 yılında Türk halkının bağımsızlık zaferini ilk kutlayanlar arasında yer almasını hiçbir zaman unutmayacağız. Keza, Macar dostlarımızın, Atatürk’ün toprağa verildiği gün tüm kamu kurumlarına ve evlerine siyah bayrak asmaları da hafızalarımızdaki yerini hep koruyacaktır. Orta Asya bozkırlarına kadar uzanan bağlarımız, iki ülkenin dillerinde ve kültürlerinde de kalıcı izler bırakmıştır. Bu bağlar, bugün de iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal iş birliğinin geliştirilmesi için sağlam bir zemin teşkil etmektedir.”
MACARİSTAN’DA TÜRKOLOJİ, TÜRKİYE’DE HUNGAROLOJİ KÜRSÜLERİ…
Cumhurbaşkanı Gül, iki ülke arasındaki dostluğun bilim, kültür ve sanat alanında belirgin örneklerinin de bulunduğunu ifade ederek, dünyadaki ilk Türkoloji kürsülerinden birinin, 1870 yılında Macaristan’da kurulduğunu, Cumhurbaşkanı Schmitt’in ziyaret ettiği Ankara Üniversitesi’ndeki Hungaroloji kürsüsünün de, 1935 yılında çalışmalarına başladığını hatırlattı.
“TÜRKİYE’YE SIĞINMIŞ MACAR KAHRAMANLARI, BİZİM DE KAHRAMANIMIZ OLDU”
Tarih boyunca Türkiye’ye sığınmış Macar kahramanlarının, bizim de kahramanımız olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Gül, “Zamanında Sultan Abdülmecid Han, iadeleri yönünde yapılan baskılar karşısında ‘tacımı veririm, tahtımı veririm, ama Devletime sığınanları asla geri vermem’ diyerek Macar mültecilere sahip çıkmıştır. Bu kapsamda gönlümüzü açtığımız en önemli isim şüphesiz Koşut Layoş’tur. Kral Layoş, bu yıl yeni bir anayasanın kabul edildiği Macaristan’ın modern anlamdaki ilk anayasasını esasen Kütahya’dayken kaleme almıştır. Bu bakımdan, Ankara’dan sonra Kütahya ve İstanbul’da yapacağınız temasların özel bir anlam taşıyacağına ve son derece faydalı olacağına eminim” dedi.
“TARİH, YÜZÜNÜ GELECEĞE DÖNEN MİLLETLERİ ÖDÜLLENDİRDİ”
Cumhurbaşkanı Gül, tarihin geçmişin acı hatıralarında boğulanları değil, yüzünü geleceğe dönen milletleri ödüllendirdiğini vurgulayarak, bunu başarabilen Türk ve Macar halklarının bugün ilişkilerini dostluk, işbirliği ve karşılıklı yarar temelinde geliştirmek için çalıştığını kaydederek, “Gelecek nesillere bırakmak istediğimiz miras da bu karşılıklı anlayış, hoşgörü ve dostluğun ışığında şekillenecektir.” dedi.
TÜRKİYE’NİN AB YOLUNDAKİ YÜRÜYÜŞÜNE MACARİSTAN’IN GÜÇLÜ DESTEĞİ
Türkiye’nin, Macaristan’ın çoğulcu demokrasi ve pazar ekonomisine geçiş sürecini başından beri desteklediğine işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, bu anlayışla, Macaristan’ın NATO ve AB üyeliklerinin Macar halkını olduğu kadar Türkleri de memnun ettiğini belirterek, Türkiye’nin AB yolundaki kararlı yürüyüşüne Macaristan’ın görünür ve güçlü desteğini almaktan duyulan mutluluğu aktardı. Cumhurbaşkanı Gül konuşmasının sonunda, Türk-Macar halkları arasındaki dostluk, iyi niyet ve hoşgörünün tüm dünyaya örnek oluşturması dileğini de ifade etti.
CUMHURBAŞKANI GÜL’E MACARİSTAN’IN EN ÜST DÜZEY DEVLET NİŞANI
Konuşmaların ardından Macaristan Cumhurbaşkanı Schmitt, Cumhurbaşkanı Gül’e Macaristan’ın en üst düzey devlet nişanını takdim etti. Cumhurbaşkanı Gül, nişan takdiminin ardından yaptığı konuşmada, “Nazik sözleriniz ve Macaristan’ın en üst düzey devlet nişanını takdim ettiğiniz için samimiyetle teşekkür ederim. Bu nazik jestiniz, Türk-Macar dostluğunun en mümtaz timsalini teşkil etmiştir. Türkiye ile Macaristan arasında köklü tarihî geçmişe dayanan dostluk, yüzyılların imbiğinden süzülmüş ve halklarımıza mâlolmuştur. Bu nişanı sizin gibi samimi Türk dostu olan bir Cumhurbaşkanından almak benim içi büyük bir kıvanç kaynağıdır. Tekrar teşekkür ediyorum. Türk halkının Macar halkına olan sevgi ve muhabbetlerini iletiyorum” dedi.
![]() |
||
Abdullah Aymaz
17 Ekim 2011, Pazartesi
İyi ki bizi Türkler yönetti
1992 yılında o zamanki Dışişleri Bakanımız Hikmet Çetin Bey’le New York’ta Türk Evi’nde, Bosna üzerine görüşmüştük.
Zaten oraya Birleşmiş Milletler’de, Bosna meselesini görüşmek üzere gelmişti. O günlerde Hikmet Çetin Bey’in gazetelerde şöyle beyanatları çıktı: “Balkanlar’da birçok ülkenin diplomatı bulunan bir toplantıya katılmıştım. Kaynayan Balkanlar nasıl durulur diye görüşmeler yapılıyordu. Batılı (muhtemelen Amerikalı) bir diplomat kulağıma eğilip; ‘Bu, Tanrı’nın belası topraklarda siz beş yüz sene nasıl başarılı olabildiniz?’ dedi… Bir seferinde İsrail’e gitmiştim. O zamanki İsrail başbakanı bana ‘Mısır sınırındaki, bir Yahudi kasabasına gittim. Belediye başkanı Yahudi. Başladı konuşmaya. Mısırlılardan şikâyet ediyordu. Sonra döndü bana, bizim hükümetten şikâyete başladı. Ona dedim ki, ‘Sen herkesten, her taraftan şikâyet ediyorsun, peki o zaman sen ne istiyorsun?’ O zaman bana bakıp; ‘Ben Osmanlı adaleti istiyorum!..’ dedi.”
20 Nisan 2003 Pazar günü CNN Türk kanalında konuşan Abdullah Gül Bey şunları söyledi: “Geçen sene, milletvekili olarak Kudüs’te bir toplantıya katılmıştım. Ortadoğu bir türlü durulmuyordu. Şimon Peres de şikâyetçiydi. Ben Ortadoğu’nun Osmanlı döneminde çok güzel idare edildiğini söyledim. Alman milletvekili ‘Sayın Gül, bir Türk’tür.’ dedi. Şimon Peres ‘Ne yapalım yani, buraları size mi verelim?’ dedi. Ben de ‘Dört yüz sene güzelce idare ettiğimize göre yine de öyle yönetebiliriz’ dedim.”
Macarlar tarafından yapılan araştırmalara göre, Osmanlı’nın Balkanlar’da yaptığı yatırımların, topladığı vergilerden daha çok olduğunu tespit etmişler… Evet ecdat arkasında çil çil kubbeler (Yahya Kemal’in ifadesiyle, ‘Firûze kubbeler) bırakmış… Halbuki Batılı sömürgeciler, gittikleri ülkelerin yer altı ve yer üstü neleri varsa alıp götürmüşler. Afrika’da yerlileri hem kendi topraklarında köle gibi çalıştırıp hem de altın-elmas ne varsa talan etmişler.
Yine Balkanlar’da, en çok kilisenin Osmanlı döneminde yapıldığı tespit edilmiştir. Balkanlar’da insanların dillerine de dinlerine de asla dokunulmamıştır. İşte o zamandan kalan mabetleri ve hiç değiştirilmeyen ve unutturulmayan dilleri meydanda… Bir de sömürgecilerin uğradıkları yerlere bakalım!..
Anadolu Ajansı’nın 25 Ocak 2011’de Budapeşte’den verdiği habere göre, Macaristan Cumhurbaşkanı Pal Schmitt, İspanyol ABC isimli günlük gazeteye verdiği demeçte “Türkler tarafından 150 yıl boyunca idare edilmemizi şans olarak tanımlıyorum.” dedi. Schmitt, 1541-1686 yılları arasında Türkler tarafından idare edilen Macaristan için, “Ülkemiz Türkler değil de başka bir millet tarafından alınsaydı, dilimizi ve dinimizi değiştirmemizi isteyeceklerdi. Biz de asimile olacaktık. 150 yıl boyunca Macaristan, Türkler için stratejik bir yer oldu. Türk siyasetçilerle sık sık bir araya gelerek Türkiye’nin AB üyeliği hakkında uzun görüşmeler yaptım. Yaklaşık 100 milyonluk Müslüman bir ülkenin AB’ye alınması için zaman gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Bilindiği gibi Kanuni Sultan Süleyman 1541 yılında Budin’i fethetmiş, Budin 1686 yılına kadar tam 145 yıl boyunca, Macaristan’ın bazı yerleri ise 160 yıl boyunca Osmanlı hâkimiyeti altında kalmıştı…
Şimdi ise Gül Baba’mızdan sonra Orkide, Yasemin gibi çiçek isimleriyle kurulmuş eğitim yuvaları ve sosyal derneklerle insanlarımız buralarda hizmet vermek için gayret ediyorlar. Biz, yazımızı Temeşvarlı Gazi Âşık Hasan’ın Nazlı Budin’i konuşturan şiiri ile son verelim:
“Olmuş idim bir zaman ben sedd-i İslam’a kilid
Nice canlar din yolunda uğruma oldu şehid.
Tâ kıyamet haşroluncaya kesmezem Hak’dan ümid
Bir gün açıla baht-ı siyahım.” der, Budin…
19. yüzyılın en önemli piyanistlerinden birisi, senfonik şiir tarzının üstadı.
Doğumunun 200. günü münasebetiyle 21-23 Ekim 2011 tarihlerinde Macaristan’da Liszt Festivali kapsamında bir çok etkinlik düzenleniyor. Program hakkında aşağıdaki linkten bilgi alabilirsiniz.
Ünlü Macar besteci ve piyano virtüözü Franz Liszt, doğumunun 200. yılı olan 2011 boyunca, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de anıldı. Liszt yılı süresince, başta İstanbul ve İzmir olmak üzere pek çok kentte konserler düzenlendi. İstanbul Resitalleri kapsamında, Fulya Sanat Merkezi’nde dört konser gerçekleştirildi. 17 Şubat’ta Çinli piyanist Sa Chen sahnede aldı. 17 Mart’ta ise dünyaca ünlü İtalyan virtüöz Paolo Restani, 9 Haziran’da da Beethoven yorumlarıyla adından söz ettiren Teo Gheorghiu, Liszt için piyanonun başına oturdu.
Macar besteci, Süreyya Operası’nda, 18 Nisan – 10 Mayıs arasında yedi konserlik Liszt Piyano Haftaları’nda da anıldı. İdil Biret resital verdiği festivalde; Macaristan’ın dünyaca ünlü piyanistlerinden Dezsö Ranki, Gergely Boganyi ve Endre Hegedüs gibi isimler sahne aldı. İzmir’de ise Lizst etkinliklerine Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi ev sahipliği yaptı. Konserler, 19 Ocak’ta Macar sanatçı Gabor Csalog’la başladı ve Emre Elivar ile son buldu.
Batı klasik müzik tarihinin romantik döneminde dünya sahnesine çıkan Franz Liszt, piyanoda tüm zamanların en büyük virtüözü olarak kabul ediliyor. Macaristan’da, Alman bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen müzisyen, dokuz yaşındayken piyano virtüözlüğünü kanıtlayarak Avrupa kentlerinde konserler vermeye başladı. Bu konserler sırasında, 1847’de de Sultan Abdülmecit’e, Dolmabahçe Sarayı’nda bir konser verdi. Eserleri arasında hemen her çeşit piyano komposizyonu bulunan Liszt 1886’da, 75 yaşında hayatını kaybetti.
![]() |
||
Abdullah Aymaz
16 Ekim 2011, Pazar
Csaba Török (Çaba Türk)
Macaristan’daki Diyalog Merkezi’nden Ömer Bey, Budin bölgesinde bir kilisenin râhibi ve Estergon Teoloji Fakültesi’nde eğitim görevlisi olan Csaba Török Bey’le tanışır ve ona eğitim hizmetleri ve M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin düşünceleri hakkında kitaplar verir…
Bir gün Ömer Bey’i rahip okulu müdürü arayarak görüşmek ister ve “Csaba Török sizlerden çok bahsediyor. Hem de övgü ile… Biz de aynı kitaplardan istiyor ve sizinle yüz yüze görüşmek arzu ediyoruz. İslamiyet hakkında öğrencilerimize bilgi verirken bunları esas alacağız.” der…
Csaba Török ile Budapeşte’deki Diyalog Merkezi’nde görüştük. Önce ismi dikkatimi çekti… Csaba, Çaba diye telaffuz ediliyor, gayret demek. Yani Türkçe bir kelime. Török zaten Türk demek. Önce aklıma, Macarların, Hun asıllı olmaları itibarıyla böyle bir isim aldığı geldi. Fakat kendisi dedi ki: “Bizim köyümüz gerçekten Türk köyü imiş. Avusturyalılar saldırıp işgale başlayınca, kaçanlar kaçmış, bazıları gidemeyip kalmış. Bizimkiler de öyle. Sonra artık o kültürün içinde kalmışız.”
Hâli, tavrı ve konuşmaları kendisinin dini, din için sevenlerden olduğunu gösteriyor. İnsanların ateist olmasından, semavî prensiplerin dışına çıkmalarından ve ahlâkî düsturları çiğnemelerinden rahatsız: “İnanç ve ahlâkî değerlerden uzaklaşma karşısında neler yapmamız gerekiyor, diye düşünüyorum. İnsanlar hürriyeti yanlış anlıyorlar… Aslında Tanrı’ya kul olsak, hürriyeti elde edeceğiz. Eğitim sistemindeki ârızanın giderilmesi lâzım… Çocuklara hep hakları öğretiliyor. Ödevlerinin de öğretilmesi lazım. Yaşlılar bile, Tanrı’dan hep bir şeyler istiyor ama kulluk görevlerini yapmak akıllarına gelmiyor. Aslında çocuklara gençlere bir başkasına iyilik yapmanın, toplum yararına faaliyette bulunmanın ne kadar faydalı olduğunu uygulamalı olarak gösterebilsek, bunun zevkini içlerinde duyabilseler, insanlığa faydalı olmanın huzurunu ruhlarında yaşayabilseler, aradıkları gönül rahatlığına erişebilirler.”
Çaba Türk Bey ile görüşmeden sonra Galiçya Savaşı’nda şehit olanlarımız için yapılan Türk şehitliğine doğru yola çıktık. Budapeşte’de 10. Bölge Mezarlık’a vardığımızda “Kapus” yazan kapıların yazısı ile karşılaştık. Zaten Macar dilinde pek çok müşterek kelime var. Tabar (tabur), alma (elma), sakal, cep, van (var), kut (kuyu), bazararu (çarşı, pazar) gibi 400-500 civarında kelime mevcut.
480 şehidimizin barındığı mahal bakımlı… Temiz ve bize yakışır şekilde… 1916-1917 tarihlerinde 15. Türk Kolordusu’nun 15 binin üzerinde yaralı ve şehidi olmuş… 1926’da kurulan Budapeşte Türk Şehitliği’nde Türk isimlerinden başka pek çok isme de rastlıyoruz. Bunlar Osmanlı tebası olduğu için bizim ordumuzda, bizim yanımızda imişler. Çoğu Balkan Müslümanları… Boşnaklar, Makedonlar, Arnavutlar… Ama gayrimüslim olan Osmanlılar da var. Pasiçler, Tuskiçler, Sljivolar, Durninler, Gilmaratîler, Kastetler, Lilolar, Mastisler, Silvesterler, Kuşolar hep beraber buradalar. Âkif’imizin ifadesiyle “Gufrana bürünmüş Fatiha bekliyorlar.”
Netice olarak dünyanın her yerinde olmazsanız; her ülke ve milletle irtibatınız bulunmazsa; içinizde her anlayış ve kültüre bir yer vermezseniz, olmak istediğiniz konumda olamazsınız. Zaten cihan sulhü de başka türlü temin edilemez…
Gezi hakkındaki görüşlerimizi birkaç satıra sığdırmanın zorluğunu çekmiş bulunmakla beraber kısaca sizlere sonsuz teşekkürlerimi şahsım adına sunmak isterim. Ecdadımızın kalelerden, ülkelerden ziyade gönülleri fethettiklerini sizin vesilenizle müşahede etmiş olduk. Gül Baba türbesinde ecdadımızın başka dinden, ırktan olanlara karşı hoşgörüsünü; Abdurrahman Paşa’nın mezar taşında bizzat Macarlar tarafından ¨Kahraman düşmandı, rahat uyusun¨ yazılan şu cümlelerle kahramanlıklarını ve topladıkları bütün vergileri bu ülkeye hamamlar, okullar, mescit ve camiler yaparak, buralara dostluk için geldiklerini müşahede ettik. Bütün bu güzellikleri görmemize vesile olduğunuz için tekrar teşekkür eder, işlerinizde başarılı olmanızı yüce Allah’tan niyaz ederim.
İzzettin KAPLAN / Varşova
Everything was very lovely. Even though we only stayed for 2 days. I think we got a good taste of Hungary. Wishing Budin Hotel and Haytour best of luck and a prosperous future.
Rebecca K. Shaffer / İstanbul
Şehr-i İnci’de bir hoş seda işittik.
İcabet edip davetinize aram eyledik
Fani dünyanın buutlarından çıkıp
Galiçyalı mercanlardan Tuna boyuna ulaştık
Bir kardeşlik destanını birge paylaştık.
Besmelelerle başlayıp, hamdlerle kapattık.
İki cihan kardeşlerimize selam eyledik
Natuvan / Varşova
Bu benim ilk yurtdışı seyahatim, sayenizde karşılaşmaktan endişe ettiğim birçok sıkıntıyı yaşamadan çok güzel bir gezi yaptım. Bize sunduğunuz güzel imkanlardan dolayı çok teşekkür ederim. Bir daha yurt dışı seyahatine niyetlenirsem ilk önce sizin bize sağladığınız imkanları soracağım. Ancak bu şartlarda seyahatin tadı çıkar kanaatindeyim.
Hüseyin Yazıcıoğlu / İstanbul
İtiraf etmeliyim ki Macaristan’ın bu kadar tarihle yüklü olduğunu bilmiyordum. Gül Baba’ya duyulan saygı, Arnavut Paşa’ya verilen değer bizleri çok mutlu etti. Budapeşte’nin tarihi ve doğal güzellikleri bizleri hayran bıraktı. Geziden ve Haytour’un verdiği hizmetten çok memnun kaldım. Zannedersem bu geziyi hiç unutmayacağım. Her şey için teşekkürler.
Nadir Çiftçibaşı / Almanya
Göstermiş olduğunuz ilgi ve alakadan ötürü tüm Polonya ekibi adına sizlere çok teşekkür ediyoruz. Allah işlerinizde kolaylık ve başarılar ihsan eylesin. Siz Macaristan’da yaşayan tüm Türk kardeşlerimize imrendiğimizi söylemeden geçemeyeceğim, bu kadar biz kokan ve bizden olan bu diyarda adına gurbet denen şeyi yaşıyorsunuz. Saygı ve muhabbetle.
Metin Elgin / Varşova
Yola çıktığımda buraların bu kadar güzel olabileceğini hiç düşünmemiştim. Benim için hem tarihi bir tur hem de 4 günlük zihnimin dinlendiği güzel bir yer oldu. Gezinin daha fazla olmasını istediğim bölüm son gece gidilen özgürlük heykelinin olduğu bölüm, insanın saatlerce orada kalası geliyor. Rehberimiz olduğunuz için grup adına teşekkür ederim. Saygılar,
Erdem Uzun / Almanya
Bir otelin dışında, bir ev samimiyetinde gösterdiğiniz ilgiden çok mutlu oldum. Budapeşte ve engin tarihine, şehrine, Tuna nehrine hayran kaldım. 3 günlük zaman diliminde Budapeşte gezilemez, onu öğrendim. Daha geniş zamanlarda daha çok tarih kokan sokaklarında gezmek isterim. İlginiz için çok teşekkürler.
Abdülkadir Şatır / Almanya
Son yılların en güzel gezilerinden bir tanesini bize yaşattığınız için teşekkür eder, saygılarımı sunarım. Yaptığınız hizmetin devamını temenni ediyorum. Ayrıca odalar ve kahvaltı tek kelimeyle mükemmeldi.
Aydoğan Gündoğan / Almanya
Ben evvela bu geziyi organize eden Taner beye, burada kaldığımız süre içinde hoş sohbeti, içten ve kalpten gelen muhabbeti ile mihmandarlık eden rehberimize can-ı gönülden teşekkür ederim. Otelin temizliği tek kelime ile harika. Kahvaltılarımız süperdi. Ayrıca bütün burada kaldığımız süreçte her şey dört dörtlüktü. İlk defa bu kadar kısa bir süre içinde (izin olarak) bu kadar güzellikleri bir arada yaşadım diyebilirim. Yoğun gezi planına rağmen yorulmam gerekirken daha çok dinlendim ve şu anda kafam dinç bulunuyorum. Saygı ve sevgilerimle,
Mustafa Uysal / Almanya